ASLINDA ‘nereden nereye’ demek lazım. Turizmde büyük ivme yakalamışken, daha 2023’e gelmeden 50 milyon turist, 50 milyar dolar gelire ulaşacakken; pandeminin sert freni geldi. Turizm yerlerde süründü, geçen yılki çok düşük rakamlara bile şükrettik. 2022 turizm açısından pandemisiz bir yıl olacaktı; umutlarımız ve beklentilerimiz kabarıktı. Haydaaa! Rusya-Ukrayna savaşı patlak verdi. Özellikle güneye en fazla turist aldığımız iki ülke savaşa tutuşmuş; yandık! Neyse ki öyle olmadı, Ruslar gelmeye devam etti; paralı Avrupalı turistler de ‘cazibe’sinden yeniden Türkiye’yi tercih etti. Turist bol, bol olmasına da; turizmci hala dertli. Neden olmasın ki; çok çok kötü giden iki yıl; kan kaybı çok yüksek. Araç yatırımları yapmaları gerekirken, bol bol araç sattılar. Turist var, araç yok! Araç az olduğu için de gerektiği kadar kiralama yapamıyorsun. Böyle girdiler sezona taşımacılarımız… Olumsuzluk bununla da sınırlı kalmadı; mazot 3 katına çıktı, otoyollar köprüler, araç bakımları vs masraflar da katlandı. Günün sonunda turist var ama, cebe gerektiği kadar para girmiyor. Tüm bunları turizm taşımacılığının vizyon sahibi genç yöneticilerinden Aker Otobüs İşletmesi Yönetim Kurulu Başkanı Emre Ak ile konuştuk. Biz, anlattıklarından çok etkilendik, çok şey öğrendik. Neticede kendisi taşın altında eli olan bir yatırımcı. Sizlerin de bu söyleşiyi ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz…
GÜLEGÜLE: Turizmde beklentinin aksine büyük bir hareketlilik var. Geride bıraktığımız 7 ay ve yılın tamamına ilişkin neler söylersiniz?
2022 turizm için iyi yıl olacak
AK: Kışın bir ara umutsuzluğa kapılmıştık. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşının çok olumsuz etkileri olacağını düşünüyorduk. Ancak öyle omadı;
Rus turistler gelmeye devam etti, paralı Avrupalı turistler de, yeniden ülkemizi tercih etmeye başladı. Durum böyle olunca da, turizmde beklenenin çok üzerinde bir hareketlenme oldu.
Zaten devletin yayınladığı veriler de bunu gösteriyor. Sezon daha devam ediyor, herhalde bu tempo ile yaz sezonu biraz daha uzayacak gibi duruyor. Mevcut durum ışığında söylemek gerekirse, 2022; turizm açısında verimli bir yıl olacak.
GÜLEGÜLE: Turizmde beklentiler karşılandı mı?
Araç sıkıntısı had safhaya çıktı
AK: Arz talep dengesi yıllardır bozuktu; daha önce de görüştüğümüzde söylemiştim diye hatırlıyorum. Sektöre yeni araç girişinde bir hayli azalma oldu. Özellikle 2016 ile beraber gerilemeye başladı ve 2018’den sonra dramatik bir şekile büründü. Peşinden pandemi olunca, otobüs yatırımları askıda kaldı. Sektörden bir hayli araç dışarıya çıktı.
Tüm bunların etkisi sonucu, arz talep denge bozukluğu ile sezona girdik.
Bir de turizmde beklentinin üzerinde hareketlilik buna eklenince, şartlar değişti, araç sıkıntısı kendisini iyice hissettirdi. Öte taraftan özellikle mazot başta olmak üzere giderler çok artmış durumda. Evet hareket var, peki bereket var mı, bana göre o noktada soru işareti bol…
GÜLEGÜLE: Devlet turizme gerekli önemi veriyor mu; eksik ne, beklentileriniz neler?
Devletin desteğine ihtiyaç var
AK: Devletten tam anlamı ile destek göremedik; oysa belli noktalarda görülmesi lazımdı. Sonuçta biz bir fiyatlandırma yapıyoruz, bizim fiyatlarımız turizm acentelerinin de paket fiyatına etki ediyor. Özel otobanları kullanıyoruz, devlet otobanlarını kullanıyoruz, yakıt rakamları çok yüksek.
Tüm bunlar turizmi olumsuz etkileyen faktörler. Birçok noktada devlet bize destek olabilirdi, bu destek sadece bize değil, dolaylı olarak da turizm sektörüne bir destek olacaktı.
Özellikle yerli turistin daha fazla hareket alması noktasında, destekleyici olacaktı bu destek. Çünkü kültür turlarındaki en büyük gider kalemi şu anda araç, aracın da en büyük gideri şu anda yakıt.
Bununla ilgili bir ÖTV indirimi yapılabilirdi, farklı sübvanse durumları oluşturulabilirdi. İstihdam da zaten zorlanıyoruz yeteri kadar kaptan yok kaptan maaşlarının yetersizliği noktasında herkes hem fikir, ama gelir noktasında da bir yetersizlik var.
Yeni kaptan yetişmiyor. Tüm bunların yanında kiralama kat sayıları düşük kaldı. Bugün D1’de bir öz mala karşılık 3 araç kiralanabilirken D2’de yani bizde bire 2… Yukarıda da değindim, bizde araç parkları hayli küçüldü, küçüldüğü için de kiralık araç katsayısı da aşağıda kaldı, bu bir dengesizlik yaratıyor. Daha bu tarz pek çok teknik sorun da var.
Mesela İstanbul’un içinde turizm yol kâğıdı alınma zorunluluğu… Şehir dışından gelen araçlar burada bağlanıyor; bir taraftan maliyetlerle giderlerle uğraşıyoruz gelirimizi arttırma noktasında zaten kısıtlıyız, bir taraftan da bu araçlar 60 gün süresince bağlanıyor.
Ek maliyetler doğuyor; yani keyifli bir şekilde iş yapabiliyor muyuz, çokta keyifli bir şekilde iş yapamıyoruz işin doğrusu. İş yapıyoruz ama çok böyle tadıyla, keyfiyle değil.
Öbür taraftan biz turiste hizmet veriyoruz, en kaliteli hizmeti vermek için yarışıyoruz, devletimizin turizm vizyonunda önemli bir aktörüz giderlerimizde tasarrufa gidebileceğimiz hiçbir şey yok. Arabamızın kenarı çizik ise boyatmamız lazım, camımız çatlaksa değiştirmemiz gerek, araç bakımlarını kesinlikle aksatmamamız lazım, yani gider noktasında tasarruf edebileceğimiz hiçbir nokta yok. İdare etsin yarın bakalım lüksümüz yok, turizm taşımacı çalışıyor mu diye merak eden sanayiye, servislere baksın oralarda hareket varsa turizm aracı çalışıyordur. Araç bakım maliyetleri her geçen gün artıyor.
Sarf malzeme giderlerimiz her geçen gün artıyor; her hafta lastiğe zam geliyor, aküye zam geliyor. Sene sonu yaklaşıyor, bizim sektörümüzün yatırım dönemi ağırlıklı Kasım – Ocak aylarıdır. Yoğun bir trafik sigortaları dönemine giriyoruz. Trafik sigortaları aldı başını gitti. Ve önümüzde ki dönem için çok yüksek artışlardan bahsediliyor. Kaskolar yine benzer bir şekilde. Bu tarz sıkıntılar var, ancak tüm bu sıkıntıların içinde umut var. Umut olduğu için bu meslekteyiz. ‘Her şey iyi olacak’ diyoruz, ‘güzel olacak’ diyoruz, sabır ediyoruz; ama bir taraftan da erimeye devam ediyoruz.
GÜLEGÜLE: İstanbul’daki Tarihi Yarımada’da yaşanan turizm araçlarının otopark sıkıntısı var. Şu anda belediye, sürekli yer değiştirtiyor. Ayrıca havalimanında da bir sıkıntı var, bunlarla ilgili son durum nedir? Çözüm önerileriniz var mı?
Turizm araçları için otopark şart
AK: İstanbul’un turizm cazibe merkezleri belli; bu merkezlere göre mutlaka geçici parklanma ve daimi parklanma için turizm araçlarına bir yerler belirlenmesi lazım. Arabalar grupları bırakıyor parklanamıyor başka yere gidiyor, oradan oraya dolaşıyor, sonrasında da grubu almaya gidiyor.
Yahu bu arabalar 12 metre, 2.5 araba boyunda, bunun önü, arkası, boşluğu, etti 3 araba. Yani her bir otobüs İstanbul içerisinde 3 araçlık yer kaplıyor, turisti bir yere bırakıyor park edeceği bir yer olmadığı için başka bir yere gidiyor. Turizm cazibe merkezi olduğu için o bölgelerde zaten bir trafik yoğunluğu var, trafik yoğunluğunu biz parklanma sorunu nedeniyle daha da arttırıyoruz. Kaldı ki çevresel faktörlerde de önemli; her ne kadar yeni araçlar çevreye daha az zarar veriyorlarsa da, hem çevre yine de bir miktar kirleniyor hem bir taraftan milli serveti egzozdan dışarı atıyoruz.
Sürekli şehiriçinde boşa yakıt tüketiyoruz, yani araba içinde yolcu olmadan gidip de uygun bir yerde parklanma yapabilmek için sürekli bir yakıt tüketimi var.
Boşa yakıt yakıyoruz. Belediyenin mutlaka ve mutlaka bu konuda İstanbul’un çeşitli noktalarında, sadece turizm araçları için daimi ve geçici parklanma alanları belirlemesi lazım.
Daimi parklanma alanlarında mutlaka sosyal alanlar olmalı, kaptanlarımız araçlarını park edip uzun süreli orada parklanma yapacaksa, orada kaptanımızın yemek yiyebileceği, çay içebileceği, sosyal imkânlardan faydalanabileceği bir şeyler olmalı. Yolcuyu Tarihi Yarımada’ya bıraktığı zaman, buraya en yakın yerde kaptanlarımızın turun bitimine kadar 3-4 saatlik park yapabileceği bir yer olmalı. Ama gece boyu parklanma için de İstanbul’un içinde ayrı ayrı yerler olması lazım.
GÜLEGÜLE: İstanbul Yeni Havalimanı ile ilgili ne söyleyebilirsiniz?
Havaalanında sorunlarımız büyük
AK: Tabii o nokta da önemli. İstanbul turizmin başkenti diyoruz, Türkiye’nin turizm en önemli yerlerinden biri. Özellikle de kültür turizmi açısından… Yaz turizmi için Antalya ne kadar önemli ise İstanbul’da kültür turizmi için bir o kadar önemli olan bir şehir. Her geçen sene cazibesi artıyor. Böyle bir şehrin havaalanında, yolcusunu bekleyen turizm araçları için parklanabilecekleri bir alanın belirlenmiş olması lazım. Yolcunun araçla buluşabileceği, ona göre uygun bir planlama yapılması lazımdı. Bu konuda Türkiye’de güzel örnekler var. Bunun bir ücrete tabi olmaması gerekirdi. Bir de üstüne üstlük fazla bekleme yaptın diye trafik cezası yememeli.
GÜLEGÜLE: Aker Otobüs İşletmesi olarak zor zamanlarda da yatırım yaptınız. Şu anda turizmde istenildiği gibi kazançlar da yok, bu durum yatırım politikanızı değiştiriyor mu? Firmanın yatırım politikası istihdam politikası düşüyor mu şuanda sektörün hareketi ve bunlarla ilgili neler söylersiniz?
Yatırımı belirleyen koşullardır
AK: Aker Otobüs İşletmesi’nin yatırım planı her daim var; ama doğru koşullar oluştuğu zaman… Tabii uzun bir süredir biz de ciddi bir yatırım yapmıyoruz, çünkü üst üste olumsuzluklar oldu.
Planlarımızı pandemi nedeni ile ertelemek zorunda kaldık. Şu anda ciddi bir hareketlilik var, öyle de devam edecek gibi gözüküyor; ama şimdi de bu işin gelir tarafındaki durumunun belirli bir seviyeye gelmesi lazım. İstihdam noktasında, tüm sektörde olduğu gibi şoför bulma noktasında herkes gibi biz de sıkıntı çekiyoruz. Doğru koşulları bekleyen yatırım planlarımız hazır. Personel açığını kapatmak için önemli birkaç projemiz var, önceliğimiz bu konuda gerekli planlamaları yapmak.
GÜLEGÜLE: Sizce sivil toplum kuruluşları yaşadığınız sıkıntıları aşma noktasında yeterince etkin olabiliyor mu? Gerektiğinde yumruğumuzu masaya vurabiliyor muyuz?
Dernekler sert tepki de koymalı
AK: Sivil toplum örgütleri, sektörünün menfaati uğruna gerekli argümanlarla beraber gerektiğinde tepki koyacaktır, koymalıdır da! Dönem, şartlar; o anda ki konjonktür gereği bu tepkiler kimi zaman sert, kimi zaman yumuşak olabilir, ama derneklerin hedefi sektörleri adına doğru düşündükleri konularla ilgili öncelikle kamuoyu yaratabilmeli.
izim sektör derneklerimiz ne kadar çaba gösterseler de, bu konuda maalesef pasif kalabiliyorlar. Tabii ‘bunun sebepleri nedir, ne şekilde düzelir’, o da beyin fırtınası isteyecek bir şey. Sadece bir kişinin çözümleri ile değil, genel anlamda bir çözüm ortaya koyup onun üzerinde konuşulması gerekiyor.
Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) Sektör Meclisi üyesiyim, meclisimiz dernekler üstü çatı bir örgüt, orada konusunda bilgili, sektörünü temsil eden meslektaşlarımız ve profesyoneller var. Bildiğiniz üzere İSTAB’ta da yönetim kurulu üyesiyim, sektörün taleplerini iyi analiz eden ve buna göre aksiyon alan bir ekiple berberiz. Her iki kurulda da görev yapmaktan onur duyduğumu söylemek isterim. Ama bana sorduğun soru şu ise, dernekler tepki koymalı mı, tabii ki koymalı. Bu tepki dediğim gibi yeri gelir masaya bir kâğıt koymak olur yeri gelir masaya yumruk vurmak olur. Önemli olan o derneğin üyelerinin hep beraber o masaya kağıdı koyması veya yumruğu vurmasıdır.