SON dönemlerde firmalarımızdan yoğun bir şekilde fiyat düşüklüğü ile alakalı şikâyet geliyor. Yapan kendileri, söyleyen dert yakınan kendileri… ‘Sen rekabet yaparsan ben de yaparım’ anlayışı ile bu işler yürümez. Tabii burada en önemli şey, yasal alandaki eksiklikler… Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın şehirlerarası yolcu taşımacılığına bir tahdit, yani sınırlandırma getirmesi gerekiyor ki, önüne gelen sefere çıkamasın.
Şu anda U-ETDS sistemi, tüm verileri ortaya koyuyor; sayılar belli, yolcular belli, istatistikler belli… Firmalara denecek ki ‘buradaki hat sayısı şu kadar, sana bu kadar sefer’ yani daha fazlasına izin verilmeyecek. Yanlış anlaşılmasın; biz kesinlikle rekabet olmasın demiyoruz, rekabet olsun, bu ekonominin doğasında var. Mesela, bakın yaz aylarında fiyatları en çok tırmandıran sektör karayolu ulaşımıydı, bugün ise en çok düşen de biz olduk. Söylemek istediğim şu; niye maliyetlerimiz artarken fiyatları düşürüyoruz.
Bugün 180 lira olan yeri, 75 liraya düşüren firmalarımız var. Ben burada ayrım yapmıyorum. Rakibin yolcusunu almak için fiyat düşüren, geleceği olmayan şirkettir. Onun için işini doğru yapacaksın, makul mantıklı fiyat alacaksın, zararına taşımayacaksın; çünkü kendini bitiriyorsun. Yazıktır günahtır, bunu yapmasınlar. Firmalar yazın kazandıkları parayı kışın harcayacaklar, bu şekilde olursa yazın kazandıkları para onları diğer yaza çıkarmaz.
Cepten yemeye devam edecekler. Firmalar sefer sayılarını azaltsınlar. Ona göre plan yapsınlar, kimsenin yolcusuna göz dikmesinler, herkes makul fiyatlarla taşısın; çok sefer yapıp çok zarar edeceğine az yapıp az kâr etsin, zararı sıfırlayalım. Tekrar altını çiziyorum; rekabet olmasın demiyoruz rekabet mutlaka olsun, tüketicinin lehine rekabet olması yararlıdır; ama bu rekabeti mantık sınırlarını aşıp 180 lira iken 75 liraya düşürürseniz, bu yasaya da aykırıdır.
‘180’i nasıl yapıyordun, şimdi 75’e nasıl yapıyorsun’ diye sorarlar adama. Senin yüzde 30’dan fazla indirim hakkın yok iken sen yüzde 100 indirim yapmışsın.
Onun için kimsenin hem rekabet yapıp hem de ağlamaya hakkı yok. Hem rekabet yapacaksın hem de ağlayacaksın yok böyle bir dünya, zarar ediyorum diye bağıracaksın, kimseye anlatamazsın derdini. Buradan şuraya geliyoruz; hep söylediğimiz bir şey var taşıma organizatörlüğü şart! Firma sayısının çokluğu gün gibi ortada, biliyorsunuz otogarlara tabela koyacak yer yok. Şu gerçeği de görmek lazım; bugün sektörün yüzde 10’un üzerinde maliyeti olan bilet satış maliyeti var, acente sistemi bitti yüzde 60 bilet internet ortamından satılıyor.
Şunu söylemeliyim ki, nereye gittiğini bilmiyor bu sektör. Oturup bunun geleceğini konuşmak yerine, kâr marjı yüzde 10 olmayan sektör bilet satışına yüzde 10 verirse her şeyini kaybeder.
Kapsite kullanımını ve verimliliği artırmaya odaklanmamız lazım. Bu konuda bakanlıkla görüşüyoruz. Nasıl mı olacak bu iş; dünyada uygulama örnekleri var. Hava yollarında Star Alliance’nin kurulma nedeni de kapasite kullanımıdır. Batı Avrupa’da Eurolines’ın yıllar önce yaptığı konu kapasite kullanımı arttırmak için, verimliliği arttırmak için yapmıştır. Bakanlığın da bu konuda elini taşına altına koyup ‘ne kadar yolcu, o kadar sefer’ kuralını koyması gerekiyor. Bugün çok şükür U-ETDS sistemi sayesinde istatistikler var, sektörü ölçülebilir, sayılabilir, yönetilebilir duruma getirdi.
Bakanlığın bu konuda biraz hızlı hareket etmesi gerekiyor. Sağ olsunlar bakanlıktaki gerek genel müdürümüz, gerek ekibi bu konuda son derece duyarlı; ben hepsine teşekkür ediyorum. Çalışıyorlar güçlerinin yettiği kadar çalışıyorlar. Şu anda mevzuat çok müsait olmasa da, sektör olarak baskı yapıp mevzuatta da bir takım değişiklikler yaptırabiliriz. Yönetmelik çalıştayında konuştuğumuz konuları finale ulaştırıp, mevzuatı değiştirmemiz lazım.
Onun için ‘ne kadar köfte o kadar ekmek, ne kadar yolcu o kadar sefer anlayışını’ sektörde hakim kılacak düzenlemelerin de yapılaması lazım. Bunu da sadece bakanlıktan beklemek doğru bir şey değil.
Bunu firmalarımızın kendi aralarında yapması lazım. Ben niye boş göndereyim otobüsümü. Yukarıda da söylemiştim; az yolcu ile çok sefer yapıp zarar edeceğime, az yolcuya az sefer yapıp az da olsa kâr edeyim’ doğru yaklaşım bu! Rekabeti bırakalım çünkü maliyetler artıyor. Yazın 180 liraya yolcu taşıyan bir adamın otogar çıkış fiyatları arttı mı, akaryakıt artmaya devam ediyor mu, vergiler artıyor mu, motorlu taşıtlar vergisi artıyor mu, sigorta artıyor mu? Evet!
Bunları üst üste koyduğumuz zaman hepsi artarken, sen fiyat düşürüyorsan kusura bakmayın ben zeka problemi var derim. O zaman ağlamaya da hakkın yok. Birini bahane edip, ‘o düşürdü ben de düşüreyim’ anlayışını da doğru bulmuyorum. O arkadaşımızı ikna edelim, ‘kardeşim sen mecbur musun buraya sefer yapmaya, bu kadar çok sefer yapmaya? Neden Çorum’dan Ankara’ya yazın 180 lira iken 75 liraya bilet kesiyorsun; yazıktır günahtır ya! Burada esas olan yola çıkan otobüs sayısı… Hali hazırda 6 bin 500 tane otobüs var, bunun 6 bin tanesi ile sürekli sefer olamaz; çünkü böyle bir yolcu yok.
Yaza göre kapasitemiz var; kışın da aynı kapasiteyi yola salarsan otobüsleri, ondan sonra akaryakıta verirsin, sigortaya verirsin, tamire bakıma verirsin; ama şoföre veremezsin, şoför bulamazsın, ağlarsın sonra. Yani sorunların kaynağında akılsız, mantıksız rekabet var. Burada devletin de suçu var, biz akaryakıtı ithal ediyoruz, otobüsü ithal ediyoruz, yedek parçayı ithal ediyoruz, bunlara döviz veriyoruz, bunları boşa harcıyoruz… Yok kardeşim burada böyle bir yolcu yok sen yola çıkamazsın.
Hep örnek veriyorum Artvin’e 5 otobüse ihtiyaç yok, Artvin’den 2 otobüs kalksa yeter. Ne oluyor boş çıkacaksın geleceksin Samsun’da, Trabzon’da, Rize’de fiyatı yarı yarıya çekeceksin. Ondan sonra ne olacak, yakıtı boşa yakacaksın, devlete vergi de veremeyeceksin, borcunu ödeyemeyeceksin ondan sonra da iflas edeceksin. Kısacası hem kendini batıracak hem bağıracaksın.
Bundan sonra devletin görevi, bu akıllı sistemleri daha iyi kullanarak kapasite kullanımını, verimliliği bütün sektörde arttırmaktır. Ben buradan hep söylüyorum, bürokrasi işlemiyor yoğunluk var, çeşitli mazeretler var, yerel yönetimlerde de böyle; belediyelerde işimizi göremiyoruz. Buradan tekrar dile getirmek istiyorum; koordinasyon kurumlarının kurulması lazım, istişare kurullarının kurulması lazım, oturup bizi dinlemeleri lazım, kararları beraber almamız lazım.
Burada esas olan ülke ekonomisi ve tüketiciyi korumak olmalı. Bunun için de yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Ancak bunları yaparken de sektörü koruyacak sürdürecek, yaşatacak hale getirmemiz lazım. Kaliteli, güvenilir ulaşım için de kaliteli firmalara ihtiyaç var.
Çok sefer yok, bu kadar basit yani. Onun için ‘ben yola çıkayım Allah kerim rakibin yolcusunu alırım’, diyemezsin rakip de senin yolcunu alır, sonra ne olur dövüşürsünüz. Bir tokat sen bana vurdun bir tokat ben sana ödeştik, ikimizde dayak yedik. Yemeyelim dayak ya!