GEÇEN yazımda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Adil Karaismailoğlu’nun seferlerin artmasıyla birlikte hızlı trenleri kullananların sayısında rekor bir artış olduğu yönündeki açıklamaya dikkat çekmiş, uygulanan fiyat politikasını eleştirmiştim.
Soru şu: Olması gereken rakamlarla bilet satılsaydı yine yolcu rekoru kırılır mıydı?
Taşıma fiyatları otobüsten çok daha yüksek olması gerekirken, neredeyse fiyata yolcu taşınıyor. Bu popülist fiyatlar nedeniyle devlet ve millet zarar ediyor.
Almanya örneği ile bu konuyu daha da pekiştireceğimi yazmıştım. Bilindiği üzere Hitler, otobüsle şehirlerarası yolcu taşımacılığını yasaklamış, bu yasak ta 2013 yılına kadar devam etmişti. Kimsenin bugüne kadar bu yasağa dokunmaması da hayli ilginç tabii.
Neyse yasak kalktıktan sonra 2-3 taşıma operatörü bu işe soyundu. Otobüsler eski, biletleme sistemi yok, yer hizmetleri yetersiz, araç içi hizmet hiç yoktu. Tüm bunlara rağmen, otobüsler dolu kalkıyor, o güne kadar yegane taşıma modu olan hızlı trenlerin taşımadaki payı azalmaya başlıyordu.
Alman otobüsçülüğü tabii her geçen sene biraz daha deneyim kazanıyor, biraz daha kalite ve kurumsallığa bürünüyor. Tüm bunların neticesi sonucunda, Almanya’da otobüs taşımacılığının payı kat be kat artmaya devam ediyor. Peki insanlar neden daha hızlı, daha kurumsal ve konforlu olan hızlı trenlerden inip otobüse biniyor? Çünkü otobüs bilet fiyatı trenlerin yaklaşık yarısı kadar. Yani bizdekinin tam tersi.
Hal böyle olunca, insanlar otobüsü tercih ediyor. Bakın bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum; Alman hükümeti de halkın tercihi olmaya başlayan otobüsçülüğün önüne set çekmedi, tam tersine destek verdi. Mesela köprü ve otoyolların otobüse ücretsiz olması gibi… Artık şunu herkes anladı; bizim sektörümüze bu tür destekler olmayacak. Ama bırakın bari adil bir rekabet ortamı içerisinde herkes işini yapsın. Zarar pahasına hızlı tren fiyatlarını düşürürseniz; evet yolcu rekoru kırarsınız ama hem otobüsçü hem de devlet büyük zarar görür.